İlim sahibi olmadan hikmet sahibi olunmaz

On 5 Temmuz 2018

Seyir Defteri | Bölüm 122 | 20 Mayıs 2010 | 43′ 36”

Lalettayin bir kişinin Kütüb-ü Sitte’den hadis okuması ile dinini öğrenmesi ve onun üzerine hüküm vermesi mümkün değildir. Bu, avam havas meselesinden ziyade, bir metin okuyarak hüküm verilemeyeceği meselesidir. O metni nasıl anlamak gerektiği konusunda genel bilgisi olanlar bu işi anlarlar. Yoksa anlaşılmaz. Bu elbette bu kitapları okumak yasak demek değildir ama hayatında ilmihal okumamış, İslâm Tarihi okumamış, Siyer-i Nebi okumamış biri “ben hadis okurum, Kur’an meali okurum dinimi öğrenirim” derse bu doğru olmaz, öğrenemez. (03:30)

Hadisten istifade etmek için ilk olarak istifade edecek hale gelmemiz lazımdır. O hale gelmeden olmaz. Demin söylediğimizi tekrar edelim, ilmihal okumadan, Siyer-i Nebî okumadan, İslâm Tarihi özellikle Asr-ı Saadet ve Hulefâ-i Râşidîn dönemi iyi bilinmeden hadis metni okumak kimseye bir şey kazandırmaz. Ne kazandırır, “ben peygamberimin sözlerini okuyorum” lezzetini kazandırır, bu lezzetten kazandırılan gönül temizliği ile Allah isterse ilim de verir, o ayrı mesele. Ama önce hadisten istifade edecek hale gelmek lazımdır. (05:00)

“‘Kainatı yaratma iradesinin ortaya çıktığı “kün” emri Allah’ın zatından sıfatına verdiği emir ile başlar’. Bu sözü biraz açabilir miyiz?” sorusu üzerine:

Bu fazla açılacak bir konu değildir. Televizyon konuşmaları, makaleler, hatta kitaplar umum için hazırlanırlar. Halbuki bu soru Zât ve sıfat meselelerini çok iyi bilen kişilerin anlayabileceği bir konu ile ilgilidir. Bunlar sır falan değildir, Kur’ân aşikar bir kitaptır. Ancak ilkokul talebesine üniversite dersi verilmez. Ortaokulu hazmedebilmek için ilkokulu, liseyi hazmedebilmek için ortaokulu bitirmek lazımdır. Zat ve sıfat meselelerini anlamak her şeyden önce ciddi ön bilgiler gerektirir, en başta gramer bilgisi… (08:15)

(Erkeklerin evliliğe yakın olmadığını soran bir hanımın sorusu üzerine)

Bu hanım kardeşimiz bence yanılıyor veya birkaç tane nâlayık adamla karşılaşmış. Biz de bazı genç delikanlılardan benzer şikayetler almıştık. Hatta bir tanesi “namaz kılıyorsun dediler, kızı vermediler” diye arabanın arkasına yazacağım demişti

Burada da çözüm Efendimiz’dedir. Küfüv şartı aranmalıdır. Müslüman basiret sahibi olmalıdır. Öyle bir basiret sahibi olacaksın ki adam senin bedeninden mi istifade etmek istiyor yoksa bir hayat arkadaşı mı istiyor, bunu bir bakışta anlayacak hale gelmek mümkündür. İbadâtu tâat ile… Her türlü hususta mümin ve mümine tavırları sergilersek yanımıza gelenin ne niyette geldiğini anlarız.

Bu işte ilk görev ailelere düşer. Aileler çocuklarının hakimi ve sahibi olmadıklarını, hizmetkarı olduklarını bilmeleri gerekir. (13:30)

(Efendimiz’in ceddinde puta tapan kimse yok demiştiniz ancak Hz. İbrahim’in babası Azer putperest değil mi, sorusu üzerine)

Azer Hz. İbrahim Aleyhisselâm’ın öz babası değildir. Bir ihtimal ile amcasıdır ama babalığıdır. Lâteşbih, Şeybe’nin yani Resulullah Efendimiz’in dedesi Abdulmuttalib’in adeta Haşim’in oğlu olmayıp Muttalib’in oğlu olması gibidir. Abdulmuttalib Haşim Hazretlerinin oğludur ama adı Abdulmuttalib’dir. Amcasının yanında büyümüş, Muttalib amcasının adıdır. O kadar onun yanında büyümüş ki onun ismi ile anılmış. Azer ismi de baba olarak Hz. İbrahim’e yapışmış bir isimdir ama biyolojik babası değildir. Yanında büyüdüğü babalığıdır. Dolayısı ile Hz. Adem’den Resûlü Kibriya’ya kadar bütün babalar ve analar asla müşrik olmamıştır.

Keza seyyid ve şerifler içinde de dinden çıkan yoktur. (21:55)

“Biz Lokman’a hikmeti verdik” ayetindeki hikmet ne anlama gelir, kazanılabilir bir haslet midir?

Bir ilim tasnifi vardır. Eski ilim tasnifinde tıp, astronomi, felsefe, müzik gibi ilimler hikmet ilmine dahildir.

Müzik hikmettir, ahenktir. Ne yazık ki cahillerimiz saz çalmaya müzik, insan sesine müzik değil diyor. Müziğin ne olduğundan haberimiz yok? Günde beş vakit okunan ezan müzik değil mi? Enstrüman insan sesini taklid eder.

Lokman Hekim derler ancak doğrusu Lokman Hakîmdir. Hekim doktor demektir, hakîm hikmet sahibi demektir. Hakîm-i Mutlak Allah’tır. Cenab-ı Hakkın bütün esmalarında mutlaklık vardır.

Bütün esma tecellileri maden gibidir. Bazı maden iki kazma vuruşu ile ortaya çıkar, bazı maden içinse çok fazla uğraş gerektirir. İnsandaki bütün cevherler böyledir. Bunların çabuk ortaya çıkması için “ben” demeyi aşmak gerekir.

Hikmet elbette ibadetle, doğru davranış biçimi ile elde edilebilir. Astronomi, müzik, tıp, felsefe, geometri bilirsen bu bilgilerin muhassalasından ortaya çıkan ayrı bir hikmet vardır.

Öğrenmek okuyarak, dinleyerek, derse giderek öğrenme olmaz. Yaparak olur. Efendimiz gayet sarih buyuruyor: Siz bildiğinizle amel edin, Allah size bilmediğinizi öğretir. Bundan başka bir sistem ve metot tanımıyorum.

İlimden kasıt, ilim öğrenmek için lazım olan vasıtalara sahip olmak değildir. Okuma yazma bilmek ilim öğrenmenin vasıtalarından biridir. Bazı zevat okuma yazma bilmeden de alimdir.

İlim zannettiğimiz metotlarla sınırlı değildir ama ilim sahibi olunmadan da hikmet sahibi olunmaz.  (28:40)

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir